İcra İflas Kanunu’nun 97. ve 99. Maddelerinde Düzenlenen İstihkaklı Haciz Prosedürlerin Karşılaştırılması
I. Giriş
Günümüzde yaşanılan ekonomik sıkıntılara ve ticari ilişkilerin daha karmaşık hale gelmesine paralel olarak borçlu, alacaklı ve üçüncü kişi sıfatlarındaki geçirgenlik, bu kişiler arasında meydana gelen olası icrai süreçlerde yaşanılan sorunların çözümünde kullanılan istihkak prosedürünün daha iyi kavranması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle de istihkak prosedürüne konu menkul malların borçlunun mu yoksa üçüncü bir kişinin elinde mi haczedildiği sorusunun cevaplanması, uygulamada alacaklı, borçlu ve üçüncü kişilerin hakların dengeli biçimde korunması hususunda üzerinde yoğunlaşılması gereken önemli bir sorunsal teşkil etmektedir.
Bu sebeple, menkul malların haczi sırasında gündeme gelen istihkak iddiasının çözümlenmesi noktasında İİK m. 97 ile İİK m. 99 hükümlerinin sunduğu imkanlar ve süreçler arasındaki benzerlik ve farklılıklar ile bu prosedürler kapsamında tarafların takip etmesi gereken usuller bu çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır.
II. Hacizde İstihkak İddiası Nedir?
Hacizde istihkak iddiası, borçlunun olduğu düşünülerek haczedilen bir mal üzerinde, üçüncü bir kişinin mülkiyet veya diğer bir ayni hak (örneğin rehin) sahibi olduğunu haciz yapan memura ya da yetkili icra dairesine bildirmesidir.
İstihkak iddiası haciz sırasında iddiada bulunan 3. kişinin kendisi veya bu 3. kişi bir şirket ise imza yetkilisi tarafından tutanağa geçirilmek suretiyle veya haciz işlemini takiben 7 (yedi) gün içinde icra dairesine dilekçe sunarak yapılabilir. İstikrar kazanmış Yüksek Yargı içtihadı ile temsile yetkili kişiler tarafından yapılmayan istihkak iddialarının geçersiz olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 8. HD, E. 2018/12898 K. 2018/16386 T. 27.09.2018; 8. HD E. 2016/153 K. 2018/15468 T. 11.09.2018; Yargıtay 8. HD., E. 2015/8716 K. 2017/9607 T. 22.6.2017).
Geçerli şekilde istihkak iddiasında bulunulması üzerine icra dairesi ve icra mahkemesi nezdinde yasada öngörülen istihkak prosedürü işletilerek hacizli malın mülkiyetinin gerçekte kime ait olduğu açıklığa kavuşturulur. Son derece şekli olarak düzenlenmiş olan istihkak prosedürü kapsamında haciz süreci genel olarak taraflara tebligat yapılmaksızın ilerlediğinden, yeni haciz ve muhafaza altına alma risklerini ortadan kaldırmak ve günlük iş operasyonlar sırasında bir haciz sürpriziyle karşılaşmamak adına sürecin icra dairesi ve icra mahkemesi nezdinde istihkak iddiası sahibi üçüncü kişinin avukatları tarafından sıkı şekilde takibi büyük önem arz eder.
III. Hacizde İstihkak Senaryoları Nelerdir?
Hacizde istihkak senaryoları ve prosedürleri bakımından üçlü bir ayrım yapılabilir:
- haczedilecek malın borçlunun elinde bulunması
- malın borçlu ile birlikte üçüncü kişinin elinde bulunması
- malın üçüncü kişinin elinde bulunması
i. ve ii. bentlerdeki haller için aynı prosedür uygulanırken (İİK m. 96-97), malın üçüncü kişide bulunduğu sıra haczedildiği iii. bentteki halde (İİK m. 99) farklı bir prosedür söz konusudur.
IV. Hacizli Malın Borçlunun (Veya Borçluyla Birlikte Üçüncü Kişinin) Elinde Olması (İİK M. 96-97):
a. İstihkak iddiasının ileri sürülmesi
Borçlunun elinde bulunan bir mal haczedilirken, borçlu, o malı başkasının mülkü veya rehini olarak gösterirse veya üçüncü kişi tarafından bu iddia ileri sürülürse, icra müdürü bu iddiayı haciz tutanağına geçirir. Ayrıca bir malın haczedildiğini haciz işlemi sırasında değil ancak sonradan öğrenen borçlu veya üçüncü kişi de haczi öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde icra dairesine sunacağı dilekçe ile istihkak iddiasında bulunabilir. Aksi halde aynı takipte bu iddiasını ileri sürme hakkını kaybeder. İcra müdürü, üçüncü kişinin istihkak iddiasını iki tarafa bildirir.
b. İstihkak iddiasına itiraz edilmesi:
Alacaklı veya borçlu, kendisine verilen 3 günlük süre içinde üçüncü kişinin istihkak iddiasına itiraz ederse, icra müdürü bu konuda bir karar veremez ve dosyayı icra mahkemesine gönderir (İİK m. 97/1).
İcra mahkemesi kendiliğinden takibin devamına veya teminat karşılığında ertelenmesine karar verir (m. 97/1, 97/3-4). Bu karar kesindir. Bu erteleme sadece istihkak iddia edilen mal içindir. İstihkak iddiasına konu olmayan hacizli mallar yönünden süreç genel hükümler uyarınca devam eder.
c. İstihkak iddiasına itiraz edilmemesi:
Alacaklı ve borçlu üç gün içinde bu istihkak iddiasına itiraz etmezse, istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar. Bu durumda mal, üçüncü kişinin iddia ettiği hak ile birlikte işlem görür, bu iddia mülkiyet iddiası ise haciz kalkar, mal üçüncü kişiye verilir.
d. İstihkak davası
Çekişmeli malların hacizden kurtarılması için üçüncü kişinin haciz koyduran alacaklıya karşı açtığı icra mahkemesi nezdinde açtığı davaya ‘’istihkak davası’’ denir. Bu dava ile üçüncü kişinin, haczedilen mallar üzerinde iddia ettiği hakkının mevcut olduğunun ispatlanması amaçlanır.
İstihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi, takibin ertelenmesi veya devamına ilişkin icra mahkemesi kararının kendisine tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde icra mahkemesinde istihkak davası açabilir (İİK m. 97/VI). Bu karar tefhim veya tebliğ edilmediği takdirde, hacizli mal satılıp bedeli alacaklıya ödeninceye kadar davacı üçüncü kişi tarafından istihkak davası açılabilir. Yargıtay istihkak iddia eden tarafın, icra mahkemesinin takibin devamına veya ertelenmesine karar vermesini beklemeden de istihkak davası açabileceği görüşündedir. Yargıtay’a göre, 7 günlük süre davanın açılabileceği en geç tarihi ifade etmekte olup davanın daha erken açılmasında yasal bir engel yoktur (Yargıtay 12. HD, E. 2022/11189 K. 2023/1488 T. 08.03.2023; Yargıtay 12. HD, E. 2022/13492 K. 2023/4059 T. 7.6.2023).
Üçüncü kişiye bu aşamaya kadar, istihkak talebinde bulunma imkânı verilmemiş ise, üçüncü kişi haczi öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde haczedilmiş olan şey hakkında hacizli mal satılıp bedeli alacaklıya ödeninceye kadar istihkak davası açılabilir.
İstihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi, takibin ertelenmesi kararının tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak davası açmazsa, haciz koyduran alacaklıya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş sayılır ve alacaklı o malın satılmasını isteyebilir (İİK m. 97/VI). Bununla üçüncü kişi, borçluya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş sayılmayıp borçluya karşı genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşme davası açabilir.
İcra mahkemesi nezdinde görülecek istihkak davası genel hükümlere göre görülür ve basit yargılama usulü uygulanır. Dava kural olarak genel hükümlere göre görülmesine rağmen, kanun koyucu bu dava bakımından bir takım özel usul ve ispat kuralları getirmiştir. Bu davayla ilgili olarak uygulamada bilinmesi gereken başlıca hususlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
- İstihkak davacısı üçüncü kişi, malı ne surette iktisap ettiğini ve malın borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve olayları göstermek ve bunları ispat etmekle yükümlüdür (m. 97/a, II).
- Taşınır malı elinde bulunduran borçlu onun maliki sayılır. Davacı üçüncü kişi bunun aksini somut delilerle ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda dikkat çekilmesi gereken husus, Yargıtay uygulamasına göre, haciz üçüncü kişinin adresinde yapılmış olsa bile, haciz mahallinde söz konusu adresin fiiliyatta borçluya ait olduğunu gösteren bir evrak bulunmuşsa İİK mad. 97’a hükmünde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabul edildiğidir. Bu durumda, haczedilen malın borçlunun elinde olduğu (İİK m. 97) istihkak prosedürü uygulanmaktadır.
- Borçlunun üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş olması, alacaklıyı etkilemez. Yani borçlunun ikrarına rağmen üçüncü kişi iddiasını ispat etmelidir (Kaplan, Necdet, Güncel İçtihatlarla İcra ve İflas Hukuku Uygulama ve Uygulama Notları, 1.Baskı, Ankara: Bilge Yayınevi, 2014, s.487).
- Şayet üçüncü kişi, “takibin ertelenmesi” kararı üzerine, istihkak davası açmışsa alacaklı mahcuz malların satışını isteyemez. Ancak üçüncü kişi, “takibin devamı” kararından sonra istihkak davası açmışsa, açılan bu dava alacaklının mahcuz malların satışını istemesine engel teşkil etmemektedir. Yani alacaklı bu durumda istihkak davası devam ederken de satış isteyebilecektir.
- İstihkak davası kabul edilirse, icra mahkemesi kararının kesinleşmesiyle birlikte dava konusu mal üzerindeki haciz kalkar. Davanın kabulü durumunda itiraz eden alacaklı veya borçlunun kötü niyetli olduğu saptanırsa bunların aleyhine haczolunan malın değerinin %15’inden az olmamak üzere tazminata hükmedilir.
- İcra mahkemesi üçüncü kişiyi haksız bulursa istihkak davasının reddine karar verir. Davanın reddi kararı bir tespit hükmü niteliğinde olup mahcuzların üçüncü kişiye ait olmadığı ve haczin geçerli olduğu tespit edilmiş olur. Bu kararla mal üzerindeki haciz kesinleşir. Davanın reddi durumunda şayet “takibin ertelenmesi” veya “tedbiren satışın durdurulması” kararı verilmişse davalı alacaklı lehine malın değerinin %15’inden az olmamak üzere tazminata hükmedilir. Satışın durdurulması kararı verilmediği hallerde tazminata hükmedilemez.
V. Hacizli Malın Üçüncü Kişinin Elinde Bulunması, İİK m. 99
a. “Üçüncü kişinin elinde bulunması” kavramı
Haciz malın üçüncü kişinin elinde bulunması halinin incelenebilmesi için öncelikle “elde bulundurmanın” tespitinin nasıl yapılacağının irdelenmesi gerekir. Zira istihkak davasında taraf sıfatları, medeni hukuk hükümleri uyarınca zilyetliğe göre değil malın haczedildiği sırada fiilen kimin elinde bulunduğuna göre belirlenir.
İcra müdürü/memuru, uygulamada, haciz esnasında malı elinde bulunduranın kim olduğunu tespit ederken halihazır duruma, dış görünüşlere, tasarruf sahasına bakarak karar vermekte olup detaylı bir hukuki inceleme ve irdeleme yapmamakta, daha yüzeysel bir incelemeyle yetinmektedir.
Fakat kimi durumlarda icra müdürünün/memurunun dış görünüşe göre malı borçlunun veya üçüncü kişinin elinde sayması güçleşebilir. Örneğin borçlunun işyerinde faaliyet alanıyla ilgisi olmayan, o işyeriyle mekânsal ilişkisi zayıf olan bir malın haczinde böyle bir durum gündeme gelebilir.
Üçüncü kişiye ait olduğu iddia edilen bir mal borçlu elindeyken/borçlunun hakimiyet alanında haczedildiğinde mülkiyet karinesi borçlunun lehine iken istihkak iddia edenin aleyhinedir. Zira karine sonucuna göre bu durumda mal borçlunun sayılmaktadır. Bu durumda mülkiyet karinesinden yararlanan alacaklı sadece karine temeline ilişkin vakıayı yani malın borçlu elinde haczedildiğini ispatla yetinecek; buna karşın istihkak iddiasına konu malın borçluya ait olduğunu ispat etmesi gerekmeyecektir. Aksini ispatı, istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi tarafından yerine getirilecektir.
Üçüncü kişiye ait olduğu iddia edilen bir mal üçüncü kişi elindeyken/üçüncü kişinin hakimiyet alanında haczedildiğinde mülkiyet karinesi üçüncü kişi lehinedir. Üçüncü kişi alacaklının malların kendisine ait olduğunu veya herhangi bir sınırlı ayni hakka dayanarak elinde bulunduğunu iddia ettiğinde icra müdürünün bu iddiaları haciz tutanağına kaydetmesi ve istihkak davası açması için alacaklıya süre vermesi gerekir. Binaenaleyh dava açma külfeti alacaklı da olduğu gibi karinenin aksini ispatın alacaklı tarafından yerine getirilmesi gerekir. Hatta mal üçüncü kişi elindeyken haczedilmiş fakat dava alacaklı yerine üçüncü kişi tarafından açılmış olsa dahi karinenin aksini ispat alacaklı üzerinde kalmaya devam eder.
Ne var ki uygulamada üçüncü kişinin hakimiyet alanında haciz yapıldığında haciz mahalinde borçlu adına düzenlenmiş herhangi bir evrak bulunması halinde borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı bir ilişki ve/veya organik bağın mevcut olduğu gerekçesiyle haczin borçlunun elinde yapıldığını kabul etmeye dolayısıyla İİK m. 99 yerine İİK m. 97 hükmünü uygulamaya yönelik güçlü bir eğilim mevcuttur. Bu durumda mahcuz mal üçüncü kişi elindeyken haczedilmiş fakat icra müdürü İİK m. 97 prosedürünü uygulayarak takibin devamına veya ertelenmesine karar vermek üzere dosyayı icra mahkemesine göndermişse, yani İİK m. 99 prosedürü uygulanmamışsa, icra müdürünün bu kararı şikâyet edilebilir. Şikâyet takibin devamı ve ertelenmesine ilişkin icra prosedürü ile akabindeki istihkak davası açma süresini durdurmayacağından, üçüncü kişin vekilinin, istihkak davasını açması ve davanın görüldüğü mahkemeye şikâyet talebinin bekletici sorun yapılmasını ve en azından bu süre boyunca istihkaka konu malların satışını engellemeye yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmesi yararına olacaktır.
Açıklanan sebeplerle, haciz esnasında mahcuz malların üçüncü kişinin elinde bulunup bulunmadığı ön sorununun icra müdürü/memuru tarafından doğru bir şekilde değerlendirilmesi son derece önem arz etmektedir. İcra müdürü/memuru tarafından verilecek hatalı bir karar özellikle üçüncü kişi yönünden zarar verici sonuçlar doğurabilecektir.
Oysaki bir kısım emsal Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere (Yargıtay 8. HD, E. 2020/106, K. 2021/4978 10.06.2021 T.; Yargıtay 12. HD, E. 2020/4210, K. 2020/11240 T. 23.12.2020) yukarıda anılan uygulamada oldukça yaygınlaşmış genel eğilimin aksine, haciz mahallinde borçluya ait bulunan belgelerin içeriği icra müdürlüğünce titizlikle incelenmesi ve bulunan belgelerin borçlunun haciz yerinde faaliyetlerini sürdürdüğünü ortaya koyması gerekir.
b. Haciz prosedürü
Üçüncü kişinin elinde bulunan bir malın borçluya ait olduğu iddia edilirse bu mal da haczedilir; üçüncü kişinin elinde bulunan taşınır mal haczedilince, üçüncü kişinin kabulü halinde üçüncü şahsa yediemin olarak bırakılır. Ancak üçüncü şahsın yedieminliği kabul etmemesi halinde mahcuz mallara yönelik muhafaza tedbirleri uygulanır.
c. İstihkak davası süreci
Malı haczeden icra dairesi, alacaklıya, üçüncü kişiye karşı icra mahkemesinde istihkak davası açması için yedi günlük süre verir. Ancak, alacaklı bu sürenin verilmesini beklemeden de dava açabilir. Alacaklı bu süre içinde davayı açmazsa, üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır ve mal üzerinden haciz kalkar. Alacaklı tarafından istihkak davası açılırsa, bu dava sonuçlanıncaya kadar haczedilen malın satışı yapılmaz. Haciz üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve borçlu tarafından üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu hüküm uygulanır.
Üçüncü kişinin elinde bulunan mal haczedilip bu mala ilişkin istihkak davası açılmışsa, bu konuda karar verilene kadar takibe devam edilmez. Alacaklı istihkak davasını kaybederse, mal üzerindeki haciz kalkar. Dava davacı alacaklı lehine sonuçlanırsa, mal üçüncü kişiden alınır ve alacaklının talebi üzerine satılarak bedelinden alacaklıya alacağı ödenir.
İstihkak davası genel hükümlere göre görülür ve icra mahkemesi tarafından yürütülecek yargılamada basit yargılama usulü uygulanır. Dava kural olarak genel hükümlere göre görülmesine rağmen, kanun koyucu bu dava bakımından bir takım özel ispat kuralları getirmiştir: Buna göre;
Bu davada uyuşmazlık konusu malın borçlunun ya da üçüncü kişinin elinde haczedilmiş olmasına göre ispat yükü yer değiştirir. Borçlunun elinde bulunduğu sırada haczedilen mallar hakkında üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davalarında ispat yükü, davacı üçüncü kişiye düşer. Kanun, hileli ve muvazaalı işlemlere ve anlaşmalara karşı istihkak davası hakkında bazı karinelerle birlikte özel ispat koşulları öngörmüştür (İİK m.97/a):
i. Karineler:
Bir menkul malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Yani borçlunun, menkul bir malın maliki sayılması için asıl zilyet olması şart değildir, sadece elinde bulundurmuş olması yeterlidir.
Borçlu ile üçüncü kişilerin menkul malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde sayılır.
Birlikte oturulan yerdeki mallardan nitelikleri itibariyle kadın, erkek, ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur.
Yukarıda açıklanan karinelerin aksini iddia eden ispatla yükümlüdür.
ii. Özel İspat Koşulları:
İstihkak davacısı,
- Malı ne suretle iktisap ettiğini yani hangi hukuki sebebe dayanarak mal üzerinde ileri sürdüğü hakkı kazanmış olduğunu ispat etmelidir.
- Borçlunun elinde bulundurmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmek zorundadır.
- Ayrıca üçüncü kişi sadece malı iktisap ettiğini ispat etmekle yükümlülüğünü yerine getirmiş olmaz; iktisap olanağına da sahip olduğunu yani malın karşılığı olan parayı sağlayabilecek güçte bulunduğunu makul bir şekilde kanıtlamalıdır.
VI. İİK m. 96-97 ve İİK m. 99 Hükümlerinin Karşılaştırılması
- Yukarıda kısaca özetlendiği üzere, istihkak prosedürü, malın borçlu veya üçüncü şahsın elinde bulunmasına göre değişiklik arz etmektedir:
- Malın üçüncü kişinin elindeyken haczedildiği durumu düzenleyen İİK m. 99’a göre, alacaklıya dava açmak için verilecek 7 günlük süre, icra müdürü tarafından verilmektedir. İcra müdürü üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunmasını takiben “istihkak iddiası hakkında karar verilmek üzere” dosyayı icra mahkemesine gönderemez. Ne var ki malın borçlunun elindeyken haczedildiği durumu düzenleyen İİK m. 97’ye göre bu süreyi icra mahkemesi üçüncü kişiye ihtar etmektedir.
- İİK m. 99’daki istihkak prosedürü, İİK m. 97’deki prosedüre göre daha pratik olarak düzenlenmiştir. İİK m. 99 hükmünde gerek alacaklıya ve gerekse borçluya istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek için tebligat yapılmamaktadır.
- İİK m. 99’a göre, mahcuz mal üçüncü kişinin zilyetliğinde olduğu için üçüncü kişinin istihkak iddiasını ileri sürmesi ile ek bir karara gerek olmaksızın icra takibi kendiliğinden durmaktadır. Halbuki İİK m. 97’ye göre, icra takibinin durması bakımından icra mahkemesinin istihkak iddiasında bulunan taraf lehine icranın taliki kararı vermesi gerekir.
- İİK m. 99 hükmünde istihkak davasını alacaklının açması ve bu davada husumeti üçüncü kişiye yöneltmesi gerekir. Diğer bir deyişle, İİK m. 97’ye nazaran davacı ve davalı sıfatları farklılık göstermektedir.
- İİK m. 99’da istihkak davasının hangi usule göre inceleneceği ve davada ispat yükünün kime ait olacağı düzenlenmemiş olmakla beraber, İİK m. 97/11 ve m. 97/12, İİK m. 99 çerçevesinde açılacak davalarda da aynen uygulanır. (Örneğin; açılan istihkak davasında hacizli malı elinde bulunduran üçüncü kişi mülkiyet karinesinden yararlanacağı için ispat yükü alacaklıdadır.)
- İİK m. 99’da İİK m. 97’de olduğunun aksine haksız çıkan taraf için bir tazminat düzenlenmemiştir. Öğretide, yasada açık bir hüküm bulunmadığından, dava sonucunda tazminata hükmedilemeyeceği, buna karşı, mahkemede ayrıca açılabilecek bir davada, eğer koşulları oluşursa tazminat istenebileceği belirtilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulaması ise aksi yöndedir (Yargıtay 17. HD, E. 2009/8299 K. 2010/2892 T. 30.03.2010; Yargıtay 21. HD, E. 2001/126 K. 2001/429 T. 30.01.2001).
VII. Sonuç
İstihkak prosedürü, İcra İflas Kanunu'nun alacaklı, borçlu ve üçüncü kişilerin haklarını korumaya yönelik önemli bir parçasıdır. Bu prosedür, alacaklıların alacaklarını tahsil etmelerine olanak sağlarken, aynı zamanda borçlu ve üçüncü kişilerin de haklarını korumayı amaçlamaktadır. Ancak, günümüzde ticari ilişkilerin karmaşık bir hale gelmesi sebebiyle istihkak sürecinin takibi zor ve karmaşık olabilmekte, özellikle haczedilen malın borçlu nezdinde mi yoksa üçüncü kişi elinde mi haczedildiği hususu çoğu zaman haciz işlemi ve takip eden süreçte uyuşmazlık konusu olabilmektedir.
Uygulamada alacaklıların, borçlu ve ilişki içinde bulunduğu üçüncü kişiler üzerinde tahsilat amaçlı olarak baskı aracı olarak kullanma istekleri ve haciz mahalinde borçlu adına düzenlenmiş herhangi bir evrak bulunması halinde dahi borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı bir ilişki ve/veya organik bağın mevcut olduğu şeklindeki yerleşik hale gelmiş hatalı uygulama, bu süreçleri hem mali hem de operasyonel yönden daha da riskli ve kritik hale getirmektedir. Bu durum yasal süreçlerin borçlu ve üçüncü kişi vekilleri tarafından icra dairesi ve icra mahkemesi nezdinde yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında sıkı şekilde takibini zorunlu kılmaktadır.
Uygulamada adresinde istihkak iddiası bulunan haciz uygulaması yapılan üçüncü kişi konumundaki kişilerin hukuki destek alması da icra memuru tarafından üçüncü kişinin haklarını koruyan bir tutanak tutulmasının sağlanması adına elzem görülmektedir. Bu nedenle alacaklı, borçlu ve üçüncü kişilerin bu prosedürlerin yasal çerçevesini ve uygulamadan kaynaklı inceliklerini anlamaları ve hukukçularının danışmanlığında doğru zamanda gerekli adımları eksiksiz şekilde atmaları büyük önem arz etmektedir.
Av. Dr. iur. Onur Ergönen, Yönetici Ortak
Av. Yağız Büyükçolpan, Avukat