Sokaklardaki Dostlarımızı Unutmamak İçin Bir Hatırlatma: Hayvanları Koruma Kanunu Değişikliği Hakkında Bilgilendirme ve Düşüncelerimiz
I. Giriş
Son dönemde sayılarının arttıkları iddia edilen ve haberlere yansıyan bazı talihsiz olaylar çerçevesinde toplum ve halk sağlığına tehlike oluşturdukları öne sürülen sokak köpekleri ile ilgili hükümet tarafından harekete geçilmiş ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda (“Kanun”) değişiklikler öngören kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilmiştir.
Kamuoyunda “itlaf yasası” olarak da bilinen bu kanun değişikliği teklifi, toplumdaki hayvanseverler, hayvan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşlarından gelen haklı ve şiddetli tepkilere rağmen TBMM Komisyonu’ndan da geçerek Genel Kurul onayına sunulmuş ve oy çokluğuyla kabul edilmek suretiyle 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Kanun Değişikliği”) olarak 02.08.2024 tarihli 32604 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kanun Değişikliği’nin tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Bu yayınımızla, Kanun Değişikliği’nin yürürlüğe girmesinin üzerinden sadece 1,5 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, sokaktaki dostlarımız için hayati öneme sahip bu konunun ülkemizin yoğun gündemi sebebiyle geri planda kaldığı bugünlerde farkındalığımızı ve umudumuzu tazelemeyi hedefliyoruz.
II. Kanun Değişikliği ile Gelen Yenilikler
Kanun Değişikliği’nin getirdiği yeniliklerden ilki, Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrasına eklenen “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ibaresidir. Kanun koyucunun bu ifade ile insan sağlığını etkileyecek durumlarda hayvanların “korunması”na zıt yönde düzenlemelerin yapılabilmesinin önünü açmayı hedeflediği anlaşılmaktadır.
Kanun Değişikliği’nin 2. maddesi uyarınca Kanun madde 1’in (f) ve (j) bentlerindeki sahipsiz ve kontrollü hayvan kavramlarının tanımı da değiştirilmiş ve eskiden kontrollü hayvan olarak adlandırılan “Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan ve Bakanlık veri tabanına kaydedilen ev hayvanları” artık sahipli hayvan olarak tanımlanmıştır. Sahipsiz hayvan tanımı ise sahipli hayvan tanımına bağlı hale getirilerek, sahipli hayvan tanımı dışında kalan tüm hayvanlar olarak belirlenmiştir.
Sahipsiz hayvanların da aynı sahipli dostları gibi Kanun m. 1’in (k) bendinde kendine yer bulan “türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğü” Kanun Değişikliği ile Kanun’dan çıkartılmıştır. Kanun koyucunun düzenlemeyi Kanun’dan çıkarmasıyla, sahipsiz sokak hayvanlarına tanınan “yaşam hakkı” garantisinin önemli ölçüde ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ortadadır.
Öte yandan, yapılan değişikliklerle Kanun’a, hayvanların “sahiplendirilmesini” destekler mahiyette ifadeler eklenmiştir. Örneğin; Kanun Değişikliği’nin 3. maddesiyle Kanun’un 1. maddesinin (d) bendindeki “hayvanlara bakan veya bakmak isteyen” ifadesi “hayvanları sahiplenmek isteyen” olarak, yerel yönetimlerin görevlerine ilişkin (j) bendindeki “güçten düşmüş hayvanların korunması” ifadesi de “hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları” olarak değiştirilmiştir. Kanun Değişikliği ile Kanun’un, başlığının aksine artık hayvanların korunmasına yerine daha çok sahiplendirilmelerine hizmet edeceği anlaşılmaktadır. Sahiplendirilemeyen hayvanların akıbeti ise metnin devamında görülebileceği üzere vahimdir.
Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “(…) hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır” hükmü, “(…) hayvanların, kanuni istisnalar hariç öldürülmeleri yasaktır.” olarak değiştirilmiş olup Kanun’un 13. maddesinde bu istisnaların neler oldukları hüküm altına alınmış ve madde başlığındaki “öldürülmesi” ibaresi de “ötanazisi” olarak değiştirilmiştir.
Hayvanların kısırlaştırılma, bakım tedavi vb. ihtiyaçlarının gerçekleştirdiği müşehade yerlerinin ardından hayvan bakımevlerine götürülecekleri ve burada Bakanlığı’nın veri sistemine kaydedileceklerine ilişkin düzenleme zaten Kanun’un 6. maddesinin 5. fıkrasında mevcuttu. Fıkranın devamında Kanun Değişikliği ile hayvanların geneline ilişkin düzenlemenin bırakılıp köpekler için özel bir düzenleme yapıldığı görülmektedir. Sisteme kaydedilen köpeklerin, rehabilite edildikten sonra sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde kalacakları Kanun m. 6’nın yeni 5. fıkrasıyla hüküm altına alınmıştır. Maddenin 6. fıkrasında da yine “sahiplenme” kavramının vurgulandığı görülmektedir ki; artık ticari olmaksızın sadece vicdanî amaçlarla hayvanlara bakan veya bakmak isteyen kişiler bu faaliyetlerini hayvan bakımevi kurarak hayvanları sahiplenmek suretiyle gerçekleştirebileceklerdir. Bu kişilere idareden arazi, bina ve demirbaş tahsisi yapılabilecektir.
III. Öldüren “İstisnalar”
Değiştirilen Kanun’un 13. maddesinin 1. fıkrasıyla sokak köpeklerinden;
- insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyenler
- bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunanlar
- sahiplenilmesi yasak olanlar
hakkında “11.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen” tedbirin uygulanacağı belirtilmiştir.
Maddede atıf yapılan tedbir, kısaca bu niteliklerden birini taşıyan köpeklerin idare eliyle öldürülmesidir. Kanun’un 13. maddesinin son fıkrasına “Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmü eklenmiştir.
IV. Kişi ve Kurumlara İlişkin Sorumluluk Düzenlemeleri
Kanun’un eski hâlinde, kendi mahallelerindeki sokak hayvanlarından gönüllü olarak sorumlu olan ve hayvanları koruma görevlileri adı verilen kişiler ile bunların görevleri düzenlenmişti. Yeni metinde ise bu kişilere ilişkin hukuki statü ilgili Kanun’un 18. maddesinin ilga edilmesiyle kaldırılmıştır. Kanunen bu kişilere artık ihtiyaç kalmadığı mesajını veren bu değişiklik, sokak hayvanlarını sokaklardan temizlemeye yönelik iradesini açıkça ortaya koymaktadır.
Kanun Değişikliği’yle tekrar gözden geçirilen ek maddeler ile yerel yönetimlere, Kanun’da sayılan görevlerini yerine getirmemeleri hâlinde hukuki ve cezai sorumluluklar öngörülmüştür. Önceden rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların bulundukları ortama bırakılması esasken, artık köpeklerin sahiplendirilinceye kadar bakımevlerinde tutulacakları öngörülmüştür.
Yerel yönetimlere verilen bakımevi açma ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirme görevi Kanun Değişikliği ile 31.12.2028 tarihine kadar uzatılmış olup bu iş için kanunda belirtilen “kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmeyen ya da bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası” verileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Son olarak kedi ve köpek sahiplerinin hayvanlarını dijital kimliklendirme yöntemi ile kayıt altına almaları için son tarih de 31.12.2025 olarak belirlenmiştir.
V. Anayasaya Aykırılık Başvurusu
Kanun Değişikliği’ne sadece toplumdan değil siyasetten de tepkiler gecikmemiştir. Nitekim, TBMM Genel Kurulu'nda iki gün süren görüşmelerin ardından iktidar partisinin oylarıyla kabul edilen Kanun Değişikliği’ne karşı ana muhalefet partisi, 15.08.2024 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne soyut norm denetimi başvurusunda bulunarak, değiştirilen Kanun’un 17 maddesinden 16'sının iptalini ve yürürlüğünün durdurulmasını talep etmiştir.
AYM, söz konusu başvuruyu gündemine alarak ilk incelemesini 05.09.2024 tarihinde gerçekleştirmiş olup yapılan inceleme sonucunda, başvurunun esastan görüşülmesine karar verilmiştir.
VI. Sonuç ve Kanun Değişikliğiyle İlgili Düşüncelerimiz
Son dönemde yaşanıp kamuya mal olan ve aralarında çocukların da bulunduğu vatandaşlarımızın ölümüyle sonuçlanan sokak köpeği saldırılarının ardından kamuoyundan yükselen sesler nedeniyle Kanun’da değişiklik yapmak isteyen hükumet, söz konusu Kanun Değişikliği’ni hazırlamıştır.
Kanun Değişikliği, hayvanların öldürülmesine ilişkin hükümler içermesinden dolayı büyük tepkilere sebep olmuş ve söz konusu “sokak köpekleri sorunu”nun çözülmesini isteyen kitleler bile hayvan hakları savunucuları ve diğer sivil toplum kuruluşları ile çözümün insancıl olmayan, hayvan haklarına aykırı bir şekilde gerçekleştirileceğinden duydukları rahatsızlığı gerek medya kanalları gerekse sokakta yaptıkları protestolar ile göstermişlerdir. Buna rağmen TBMM’de kabul edilen Kanun Değişikliği yürürlüğe girmiş ve sokak köpeklerinin birçoğunun ölüm fermanı da böylece verilmiştir.
Esasen yasanın eski hâlindeki hükümlerin yıllar içinde uygulanmaması dolayısıyla büyüyen bu sorun, devlet ve yerel yönetimlerin ihmallerinden kaynaklanarak yıllar içerisinde buraya evrilmiştir. Devletin, “kısırlaştır-aşılat-yaşat” yaklaşımından uzaklaşarak bu bakış açısıyla oluşturduğu kanun ve düzenlere uymaması, ile bunların uygulanmasını takip etmemesi yaratılışları gereği masum sokak köpeklerinin ölümüne neden olmamalıdır. Bu çerçevede yapılan Kanun Değişikliği’nin doğruluk ve insanlıktan uzak olduğunu, çözüme hayvanların yaşama haklarının gasp edilmesi yoluyla erişilemeyeceğini düşünüyor ve bu talihsiz değişikliğin, şimdiden haberleri gelmeye başlayan toplatma ve öldürmelerin önüne geçilmesi amacıyla ivedilikle yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kanun Değişikliği’nin T.C. Anayasası'na ve Türkiye'nin taraf olduğu hayvan haklarını korumaya yönelik uluslararası belgelere uygunluğunu değerlendirdiğimizde, Kanun Değişikliği'nin birçok açıdan hukuken sorunlu olduğu görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesi gereğince, uluslararası anlaşmalar iç hukukun bir parçası olup, anayasal norm niteliğindedir. Türkiye, hayvan haklarını koruyan çeşitli uluslararası belgelere taraf olup bunlar arasında Avrupa Konseyi'nin Hayvanların Korunmasına İlişkin Sözleşmesi” ve Birleşmiş Milletler'in Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi bulunmaktadır. Türkiye ayrıca Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne taraf olmamakla birlikte, bu belge tüm gelişmiş ülkelerde hayvan haklarının korunması açısından evrensel bir standart olarak kabul edilmektedir. Kanun Değişikliği ise, hayvanların bu uluslararası belgelerle garanti altına alınan yaşam hakkını ihlal eder niteliktedir.
Son olarak, her ne kadar Kanun Değişikliği yürürlüğe girmiş olsa da Acar Ergönen Ailesi olarak bu yasayı uygulayacak kurum ve kişilerin, sokak hayvanlarının hayatını kurtaracak ilham verici ve yaratıcı yaklaşım ve uygulamalar geliştirebileceğine; Kanun Değişikliği’nin getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen, vicdan sahibi insanların bu yasanın sokak hayvanları üzerinde yaratacağı vahim sonuçları önleyebileceğine gönülden inanıyoruz. Devlet ve toplum olarak daha insancıl ve hayvan haklarına saygılı günlerin geleceğine olan inancımızı muhafaza ediyor, bu noktada Anayasa Mahkemesi’nin gerek Kanun Değişikliği’nin yürürlüğünün durdurulması gerekse iptali hususlarında vereceği kararları büyük bir umutla takip ediyoruz.
Acar Ergönen Avukatlık Ortaklığı