Rekabet Yasağı Anlaşmasına Aykırılık Sebebiyle Açılacak Davalarda Görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi Olacağı Hususunda İçtihadı Birleştirme Kararı Yayımlandı
I. Giriş
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun (“Kurul”) 2023/1 esas, 2025/3 karar numaralı kararı (“Karar”) 12.09.2025 tarihli ve 33015 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı. Karar’da, Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 444 ila 447. maddeleri kapsamında rekabet yasağına aykırılık nedeniyle açılacak davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna hükmedildi.
Karar’ın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
II. Rekabet Yasağına ve Görevli Mahkemeye İlişkin Yasal Düzenlemeler
Rekabet yasağı anlaşması, TBK’nın hizmet sözleşmelerine ilişkin altıncı bölümünün, genel hizmet sözleşmeleri başlıklı birinci ayırımında yer alan 444 ila 447. maddelerinde düzenlenmektedir. Bu hükümlerle; rekabet yasağının geçerliliği için yazılı sözleşme yapılması, işverenin korunmaya değer haklı menfaatinin bulunması ve yasağın süre, yer ve konu bakımından ölçülü olması şart koşulmuştur (m. 444). Hâkim, işçinin ekonomik geleceğini aşırı kısıtlayan durumlarda yasağın kapsamını veya süresini daraltabilmekte (m. 445), işçi yasağa aykırı davranırsa işverenin zararlarını gidermek ve varsa cezai şartı ödemekle yükümlü olmaktadır (m. 446). Son olarak, yasağın işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürdüğü hallerde hâkime bu yasağı tamamen veya kısmen geçersiz kılma yetkisi tanınmıştır (m. 447).
Görevli mahkemenin belirlenmesi hususunda içtihat farklılığı yaratan usuli düzenlemeler ise Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 4. maddesinde ve Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve sonrasında yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yer almaktadır. İlgili TTK düzenlemesi, TBK m. 444-447’de düzenlenen rekabet yasağı uyuşmazlıklarını ticari dava olarak niteleyerek bu uyuşmazlık yönünden asliye ticaret mahkemelerini görevli kılarken, ilgili İş Mahkemeleri Kanunu düzenlemesi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklar yönünden iş mahkemelerini görevli kılmıştır.
III. Karara Konu İçtihat Ayrılığı
Yukarıda anılan yasal düzenlemeler karşısında, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi rekabet yasağı anlaşmasından kaynaklı uyuşmazlıkların iş mahkemelerinin görevine girdiğini kabul ederken, Hukuk Genel Kurulu ve 11. Hukuk Dairesi söz konusu uyuşmazlıklar yönünden asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu görüşünü benimsemiş; ortaya çıkan bu çelişki de içtihadı birleştirme kararının verilmesine yol açmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, vermiş olduğu görüş yazısında; her iki yönde de kararların mevcut olduğunu, ancak son içtihatlarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin kararların verilmeye başlandığını belirtmiştir. Bu nedenle çelişki ortaya çıktığını ve içtihatların birleştirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu görüş yazısında; rekabet yasağı hükümlerinin TBK’nın hizmet sözleşmelerine ilişkin bölümünde düzenlendiğini ve iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlığının çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğunu dikkate alarak, rekabet yasağı sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda da iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varıldığını, ancak bu konuda istikrarlı bir içtihat oluşmadığından içtihatların birleştirilmesinin gerekli olduğunu bildirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu görüş yazısında; rekabet yasağı taahhüdünün hizmet sözleşmesi içinde yer almasına rağmen, sözleşme sona erdikten sonra uygulama alanı bulduğunu, ayrıca TTK m. 4. uyarınca TBK’nın 444 ila 447. maddelerinden doğan uyuşmazlıkların mutlak ticari dava sayıldığını belirterek, rekabet yasağına aykırılıktan doğan davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
IV. Karar ve Kararın Gerekçesi
Kurul’a göre sadakat borcu kapsamında işçinin kaçınması gereken davranışlardan biri olan rekabet etmeme yükümlülüğü, iş sözleşmesinin yan edimlerinden biridir. Sadakat borcu ve buna bağlı rekabet yasağı, yalnızca iş ilişkisi devam ettiği sürece geçerlidir; işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisi sona erdiğinde bu yükümlülük de ortadan kalkmaktadır. Dolayısıyla, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak kararlaştırılan rekabet yasağının, sadakat borcunun bir uzantısı veya iş sözleşmesinden kaynaklanan bir yükümlülük olduğu söylenemeyecektir. Rekabet etme yasağı, hüküm ve sonuçlarını, iş sözleşmesinin sona ermesinden ve tarafların işçi – işveren sıfatını kaybetmelerinden sonraki bir dönemde doğurmaktadır.
TTK m.4/1-c hükmü, TBK’nın 444-447. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hükümlerin mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu açıkça belirtmiştir. Mutlak ticari davalarda ise TTK m.5 uyarınca görevli mahkeme ticaret mahkemeleridir.
TTK m. 5, ticari davalarda görevli mahkemeyi şu şekilde düzenlemiştir:
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
Bu bağlamda Kurul, İş Mahkemeleri Kanunu m.5’in, TTK m.5 anlamında “aksine hüküm” oluşturup oluşturmadığını tartışmıştır. İş Mahkemeleri Kanunu m.5’e göre; Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmının altıncı bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında iş mahkemeleri görevlidir.
Türk Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmelerini düzenleyen ikinci kısım altıncı bölümünde toplam 55 madde bulunduğu ve bunların tamamının işçi–işveren ilişkisini düzenlemekle birlikte, yalnızca 444–447. maddelerin rekabet yasağına ilişkin olup TTK m.4’te açıkça mutlak ticari dava olarak sayıldığı belirtilmiştir. Kurul, kanun koyucunun bu “nokta atışı” tercihiyle, hizmet sözleşmesinden doğan diğer uyuşmazlıkların iş mahkemelerinin görev alanında kalmaya devam ettiğini; ancak rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların ticari dava niteliğinde kabul edilerek ticaret mahkemelerinin görevine bırakıldığını ortaya koymak istediğini değerlendirmiştir.
Bu nedenle Kurul, TBK’nın hizmet sözleşmelerine dair düzenlemelerinden yalnızca 444–447. maddelerin TTK m.4’te açıkça mutlak ticari dava olarak sayıldığını, bu düzenlemenin halen yürürlükte bulunduğunu vurgulamış ve İş Mahkemeleri Kanunu m.5’in genel görev kuralının, TTK m.5 anlamında “aksine hüküm” niteliğinde değerlendirilemeyeceği sonucuna varmıştır.
Kurul, anılan gerekçelerle TBK’nın 444–447. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağından doğan davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğuna oyçokluğuyla karar vermiştir.
Karara karşı yazılan muhalefet şerhinde ise, rekabet etmeme borcunun işçinin işverene karşı sadakat borcundan kaynaklanan bir yükümlülük olduğu, bu nedenle iş sözleşmesinden ve iş ilişkisinden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu görüşe göre, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen İş Mahkemeleri Kanunu m.5, TTK m.5 bakımından “aksine hüküm” teşkil etmektedir. Dolayısıyla, işçi ile işveren arasında iş ilişkisi çerçevesinde yapılan rekabet yasağı sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme iş mahkemeleri olmalıdır.
V. Sonuç
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle açılacak davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna hükmederek bu konuda mevcut içtihat farklılıklarını gidermiştir. Karar, işçi–işveren ilişkisine dayalı rekabet yasağı sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda yargı yolunu netleştirmesi bakımından önem taşımaktadır.
Dr. iur. Onur Ergönen, Yönetici Ortak
Işıl Gizem Demirtaş, Stajyer Avukat